Ah bir şeyi unutuyordum, çayım... Çayım olmazsa olmaz, o benim kadim dostum belki de sırdaşım. Ruhumun demlenmesini ona borçluyum, bana çok örnekler sundu ve buna minnettarım. Bir tiryakiyim, bu çaya mı aşka mı bilmiyorum.
Sevgili,
Bu mektup sana, özlemin o kadar arttı ki bu bedende ruhum şifa eylemez oldu bana. Kendimi kapadım bu ıssız yapıya. Yabancı oldu bu diyarlar. Rüzgarın estiği yerde olmak istiyorum, sürüklenmek. Olgunlaşmış belki de ölmeye başlayan ruhumla ebedi bir seyahat istiyorum. Evet hepsi bahane ben seni arzuluyorum. Bu dağ evide yalan, ben sensiz yurtsuzum onu anlatmak istedim. Hani derler ya yalnızlığın ezgisi heh! İşte tam olarak bu. Bu ezgi kurduruyor bu hayalleri bana. Sesini rüzgar belledim, gözlerini, yüzünü manzaram, ihtiyacım var sana. Ya adarım kendimi Tanrı’ya bu ıssız dağ evinde ya da yıllanırım tozlu raflarda bu kağıt parçaları arasında. Bir gün hissetmen dileği ile bu kağıdı bırakıyorum rüzgara ben gidemiyorsam o gitsin rüzgarın estiği yere... sürüklensin...
Ağzımda bir ezgi, Yağmur Yüreklim...
Yorumlar
Yorum Gönderme